6 Şubat 2014 Perşembe

Köy Günlüğü-2

Her güzel şeyin bi sonunun olması, kahvaltının en güzel yerinde çatalınızdaki peynirin yanlışlıkla çayınıza düştüğü o an kadar yüz ekşitici bi durum bence. Bitmesin ya güzel şeyler son bulmasın bana ne ! Benimde evimdeki güzel günlerim bitti bugün :( Anişim ve kardeşciğimi uğurladım İzmirciğime..

 
:( Yaralıyım anlayacağınız.. İş çıkısı bomboş bir ev beni bekliyor olacak.. ):

Bu ruh haliyle nasıl ' Köy Günlüğü-2' postunu yazabilirim ki..

Dedim ... Durdum. Ve bi anda yazmaya karar verdim.. Konuyu bayatlatmanın bi anlamı yok sonuçta..

********************
 
Anadolu kadını çalışkandır..Yiğittir.. Hatta erkekten daha erkektir.. Elinden her iş gelir.. Ben bunu ilk ananemde gördüm .. Elinden sadece uçanla kaçan kurtulmuş bi kadındır o.. İkinci olarak ise yengemde.. Pire gibi derler ya hani her işe yeten bi kadın düşünün ev- çocuk- koca- iş- yemek .. Hepsine yetiyor bizim ki maşallah.. Hele yemek konusunda özelliklede ekmek yapma konusunda usta resmen .. Şu ekmek yapma olayını izninizle o anları yaşayarak yazmak istiyorum.. Zira tadını damağımdan atamıyorum da !
 
        Cumartesi sabahı iş gelişi hiç uyumadan şu koca leğeni ortaya çıkarmakla başladı işe bizim kız..
 
 
Belki yarım çuval un ile doldurdu içini.. Kuzineli sobanın üzerinde ısınan bakraçtaki suyu tuz ve
mayayı ekledikten sonra bileğine kuvvet aşağı yukarı yarım saat kadar yoğurdu hamuru yengecağızım..




  

İstediği kıvamı elde ettikten sonra yeni doğmuş bebek misali sardıda sardı, sarmaladıda sarmaladı ..   Ki sıcak olsun mayası güzel tutsun.. Yanlış olmasın yaklaşık bi saat civarı soba dibinde mayalandıktan sonra açtı leğeni ve  hamurun taş gibi mayalandığını gördük. Ve dahasında şenlik başladı bizim için :)






Odunlar hazırlandı..

Ateşler yakıldı..

E malumunuz ekmeğin odun ateşinde pişeni makbuldür :)

Evi kapladı bi sıcaklık :)




İmece usulü hamurlar yoğurulmaya başlandı. Ben tabi fotoğraf çekmekten elimi hamura bulaştıramadım :( 100 e yakın top haline getirilen ve yuvarlak tahta üzerinde form kazandırılan ekmekcikler ateş karşısında asker misali dizildiler. E bir aylık yapılınca ekmek böyle olmak zorunda kalıyor mecburen ama emin olun tadından hiç birşey kaybetmiyor beklesede.. Hoş ben bi kısmını arakladım artık ellerindeki ekmekler bir ay yetmez tahminimce :S Affedin beniiii dayanamadım:))




Ateşin başına oturan yengecağızım sacı ateş üzerine yerleştirdi ve başladı ekmekleri pişirmeye. Ama yok böyle bir koku arkadaş.. Enfes ötesi.. Artık köyün unu,suyu mu tadını verdi yengemin elimi bilemem .. Nar gibi kızarmaya başladı ekmekcikler.. Biz durur muyuz tabi baktık ki pişmeye başladılar teker teker kaptığımız gibi tereyağını,çemeni,peyniri oturduk başına nimetlerin.. Yanınada köy  yoğurdundan yapılma ayran off off offffffffffffffff....
 
 
 
Siz bakmayın burda böyle durduklarına hepsinin dumanı üzerindeydi de benim telefonun azizliği işte o kadarını çekemedi :S
 
 
 
Ama şunu söylemeliyim ki eğer bi köyünüz varsa sizden şanslısı yokmuş.. Böyle lezzetlere nasıl bu kadar uzak yaşamışım kafasızlığıma kızdım.. Zenginlikmiş meğer insanın köyünün olması..
 
Şimdi siz o tereyağının sıcak ekmek arasında eriyerek köy peyniri ve çemenle karıştığı anı ve ağzınızda bırakacağı lezzeti , soğuk ayran ile midenize itelediğiniz anı düşünedurun.. offf... Bende eve gidip bu anlattığım olayı birebir yaşamak için mesai bitimini iple çekeyim ;) Hoşçakalınnnnn ....
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


4 Şubat 2014 Salı

Köy Günlüğü -1



        Üstümden atamadığım yorgunluğuyla damağımdan atamadığım lezzetleri bir arada yaşayarak başladığım bu haftaya 6 yıl sonra gittiğim,gördüğüm,sevdiğim ve sevildiğim köy kokularıyla dolu bir post yazarak başlıyorum. İzmir'e 3 Kütahya'ya 2 saat olmasına rağmen Batı Kültürünün rehavetine kapılan aile ilişkilerimiz oldukça gevşektir bizim.. 10 yıl görüşmesek görüşmeyiz yani..Ama bir araya geldiğimizdede sanki 10 yıldır aralıksız görüşüyormuşçasına bi samimiyet olur ortamda.. Açıkçası ben daha sık bir arada olmayı tercih eden bi akraba topluluğum olsun isterdim.. Mobil olarak yürütülen akrabalık ilişkileri her ne kadar gayet kolay ve zahmetsiz olsada "camda şeker yalamak" gibi birşey olmaktan ileri gidemiyor.. Tatsız tuzsuz ama görüntüde akraba..

        Neyse.. Aileme bu kadar söylendikten sonra gayet hoş kareler yakaladığıma inandığım,lezzet karnavalı yaşadığım,naturelliğin dibine vurduğum hafta sonumdan bahsetmek istiyorum..Öyle yeşillikler içinde heryerinden dereler akan kartpostallık bi köy değil bizimki..


        Gayet sıradan toprak evlerin olduğu , yolların yeni yeni döşendiği ama komşuluk ilişkilerinin tavan yaptığı bir köy.. Her köy gibi anlayacağınız.. Sıradan ama sıcak..  6 yıl aradan sonra gitseniz bile neden gelmedin? nerdesin?! gibi suçalanarak sorgulamak yerine iyi ki geldin, yine gel, biraz daha kal gibi sözlerle karşılandığınız bir köy..

       

        Çocukların umarsızca horoz arkasından koşturdukları, yüzlerindeki gülümsemelerin su katılmamış doğallığı, içten sarılmaları, eğlence anlayışları beni benden aldı.. O kadar basit ve küçük şeylerle çokça mutlu olmayı nasılda öğrenmişler.. Onlarla bir olup koşmak istedim o horozun arkasından.. ((Ha sanmayın ki çocukluğum balkonlarda geçtide özlem duyuyorum böyle şeylere.. Gayet sokakta ip atlayarak, top oynayarak, bisiklet tepesinde geçirdim en güzel yıllarımı ben.. Ama işte çocuk olmak bambaşka.. Yine olsa döner yine o günleri yaşamak isterim bıkmadan ..Sıkılmadan akşam ezanına kadar sokakta oynamak isterim doyasıya... ))

         Ta ki yengemin ağıldan bağıra bağıra amcamı çağıran sesini duyana kadar! Aman durun noluyo demeye kalmadan kendimi ağılda buldum ..

 
Şu sağda objektiflere bakan hanımefendi meğer doğum yapmakta imiş!! İlk defa böyle bir olayla karşılaşınca hemen telefonumu cıkarıp hanımcığı rahatsız etmeden bi kaç poz cektim doğum sonrası :))




Kan ter içinde gerçekleşen doğum sonrasında dakikalarca acı çeken o değilmiş gibi yavrucuğu doğduktan iki dk sonra hemen başına fırladı kuzusunun annecik.. Yalayarak o tüysüz vücudundaki ıslaklığı temizledikten sonra bizi dışarı kovaladı bakışlarıyla adeta :)

 
 

Ayakları bile tutmayan yüzü gözü kapalı yavrucuk o kadar tatlıydı ki anlatamam size.. Mucizevi bir olay annelik..Ne hayvan ne insan.. Tüm canlılar için öyleymiş bunu gördüm.. Can acısını bi köşeye atıp anında ayaklanan anneye mi bakmalıyım tamamen savunmasız annesine muhtaç yavru kuzucuğa mı bilemedim..Annesinin yaptırdığı banyodan yarım bilemediniz bir saat sonra yanlarına tekrar gittimde  minik erkeğimizi ayakta durmaya çalışırken gördüm. Anneciğini emmeyi bile bilemeyen o kadar bebek bi kuzuydu ki alıp sarıp sarmalayıp eve götürmek istedim bi an.. Ama annesi vardı onun.. Durup izlemeye devam ettim sessizce..
Daha sonra onları analı kuzulu bırakıp diğer yavrucukların karın doyurma telaşına tanık oldum.. Üç küçük kuzuları daha vardı amcamların.. Sevmeye doyamadığınız bakmaya kıyamadığınız üç minik kuzu.. Herşeyin küçüğü seviliyo arkadaş herşeyin yavrusu sevimli.. Ana kuzusu deyiminin de nerden çıktığını gayet net anladım bugünün ardından..






 

 
 
 
 
 
Işık vurduğu için boş bir beyazlığa sarılmış gibi görünsemde kucağımdaki mis kokulu bi yavru <3 
 
 
 
Bol kuzu kokulu huzur dokulu bu posta en sevdiğim iki fotoğrafla nokta koymak istiyorum.. Devamı bi kaç güne yazılacak. Ancak bu sefer ki konu kuzucuklar değil dumanı üstünde köy ekmeği ve ağzınızı sulandıracak köy lezzetleri olacak.. Mutlulukla kalın.. Hoşçakalın..
 



 
 
 
<3<3<3<3<3